Post by Admin on Oct 1, 2013 2:10:11 GMT 2
Ilk once secim sisteminin degistirilmesine yonelik onerilerden bahsetmek istiyorum. One surulen uc oneri %10 barajinin oldugu gibi kalmasi, Barajin %5’e indirilip daraltilmis sisteme gecilmesi, veya baraji hepten kaldirip daraltilmis sisteme gecilmesi. %10 baraji zaten oldugu haliyle carpik bir sistem. Ufak partilere temsil hakki tanimiyor, ve AKP’nin aldigi %30 kusur oyu %50’ymis gibi lanse edebilmesine olanak taniyor. Daraltilmis secim alanlari da cok buyuk bir orantisizlik yaratacak. 1987 secimlerinde ANAP %36 oy alip meclisin %66’sini alabildi. Ufak secim alanlarinda secilen aday %30 oy alsa, o alanin %70inin oyu hicbir sey ifade etmemis olur. Yani bu sistem gelecekteki bir secimde AKP’nin ekmegine yag surer, degisik poilitik goruslerin ifadesi, temsili konusunda hicbir ilerlemeye yol acmaz.
Siyasi partilerin teskilatlanmasinin “kolaylastirilmasi” da Muhalif oylari dagitmak icin ayri bir numaradir. Belde teskilati kurulmasi zorunlulugunu kaldirarak Erdogan nufuzu olmayan ufak partilerin gucsuz kalmaya devam etmelerine yol acmis, yeni kurulacak partilerin ise varligini yeteri kadar etkin bir sekilde duyurma ihtimalini ortadan kaldirmistir. Bu, ve sunulan secim baraji alternatifleri %3 oy alan partilere devlet yardimi yapilmasi gibi paketin daha ilerici unsurlarini anlamsiz kilmistir.
Dersim, Tillo ve Norsin isimlerinin iade edilmesi, q,w,x harflerinin kullanilmasi yasaginin kaldirilmasi, anadilde egitime ozel okullarda (ki bu da kendi icinde cok buyuk bir problem) izin verilmesi hep dogru yolda atilan adimlar. Ancak uc isim ve uc harfle demokratik olunmuyor. Boyle ufak degisikliklerle toplumsal bir ilerleme katedilmiyor. “Istediginizi yaptik iste” diyebilmek icin bir bahanedir bu “degisiklikler”. Baris surecini guclendirmek konusunda bu tip yuzeysel degisimler tamamen yetersiz kalacaktir.
Bunun yaninda nefret soylemi, ayrimcilik gibi suclara daha sert mudahale edilecegi bildirildi. “ Belirli suçlar, kişinin, dili, ırkı, milliyeti, rengi, cinsiyeti, engelliliği, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini veya mezhebi nedeniyle işlenirse, cezası daha da ağırlaşacak” dedi Erdogan. Bunu Hasan Ferit Gedik’in oldurulmesinden sonra 24 saat icerisinde soylemis olmasi ayri bir trajedi. Ancak nefret suclari hakkindaki Erdogan’in attigi bu “olumlu” adimlarin Ethem gibilerine, Ahmet, Abdullah, Ali Ismail, Mehmet gibilerine hic faydasi olmayacagini biliyoruz. Din nedeniyle islenirse sucun cezasi daha agirlasacak ya, musluman herhangi birine hakaret etmek buyuk suc olurken birini gay diye dovmek nefret sucu olmayacak.
Iki ayda iki yillik biber gazi stokunu tuketip, yurt disindan biber gazi kapsulu ithal edememe korkusuyla kendi biber gazini uretmek isteyen devletten demokratiklesesmeye dogru nasil bir adim bekleriz? Peki ya demokrasinin amac degil arac oldugunu bagira bagira duyuran bir basbakanin bu paketi aciklarkenki samimiyetini sorgulamayalim mi? Sorgulamamizi zorlastiran birtakim sorunlar var. Maalesef Erdogan’in “demokratiklesme paketi milletimizin yuzunu guldurur, darbecilerin uykusunu kacirir” demesiyle bu pakete gelen tum elestirileri “darbeci onlar” diye gecistirmesini bekliyoruz. Erdogan’in konusmasina bu tip dislayici ve suclayici soylemlerle baslamasi bastan elestiriye acik olmadigini gosteriyor. Bu tutumu da destekcilerinin demokratiklesme paketine gelen her elestirinin darbecilerden, capulculardan, yasakci zihniyretten geldigini dusunmesine sebep oluyor. Bunun sonucu da seviyeli tartismalarin yerini sozel saldirilarin almasi oluyor.
Bazi arkadaslar bu paketin elestirilmesinden hayli rahatsiz. Ama ayni zamanda Erdogan gibi demokrasinin oncu savunuculari olduklarini iddia ediyorlar. Paketi elestirmek, bu elestirileri sokaga tasimak, gorusumuzu bildirmek bizim DEMOKRATIK hakkimiz. Demokrasinin isleyisinin bir parcasi da halkin secim sandigi disinda siyasete katilimidir. Iktidar tarafindan kendine sunulan her oneriyi, dayatilan her kanunu susarak kabul eden insan zaten demokrasinin ne oldugunu tam olarak kavrayamamistir, demokrasi konusunda da dogru bir yargiya varamaz. Erdogan’in ortaya attigi, “demokrasi budur” diye sundugu bu paketi oldugu gibi kabul etmek, hatta bundan da ote, demokrasinin savunuculugunu yapip elestirenlere saldirmak demokrasiye hakarettir.
Butun bunu dedikten sonra Erdogan’i hakli buldugum bir noktaya deginmek istiyorum. “Turkiye’nin muhelefet sorunu vardir” demis. Cok dogru. Iktidarin karsisina somut onerilerle gelip sesini basariyla duyurabilen hicbir parti yok. Bunun nedenini gormek icin TBMM Twitter hesabina bakmak bile yeterli
www.rehabasogul.com/2013/07/03/direnmuhalefet-direndemokrasi-direntbmm-440-gundur-muhalefetin-tamami-reddedilen-soru-onergeleri/ Web sitesinde 28 Mart 2012 - 18 Haziran 2013 tarihleri arasi TBMM Genel kurulunun yazdigi 3223 tweet incelendiginde Ak Parti’nin 50 onergesinin 50sinin kabul edildigi, CHP, MHP, BDP’nin onerdigi toplam 216 onergenin TAMAMININ ise reddedildigi saptandi.
Boyle bir sistemde muhalefetin hicbir proje uretememesinin asil sorumlusu kim?
Siyasi partilerin teskilatlanmasinin “kolaylastirilmasi” da Muhalif oylari dagitmak icin ayri bir numaradir. Belde teskilati kurulmasi zorunlulugunu kaldirarak Erdogan nufuzu olmayan ufak partilerin gucsuz kalmaya devam etmelerine yol acmis, yeni kurulacak partilerin ise varligini yeteri kadar etkin bir sekilde duyurma ihtimalini ortadan kaldirmistir. Bu, ve sunulan secim baraji alternatifleri %3 oy alan partilere devlet yardimi yapilmasi gibi paketin daha ilerici unsurlarini anlamsiz kilmistir.
Dersim, Tillo ve Norsin isimlerinin iade edilmesi, q,w,x harflerinin kullanilmasi yasaginin kaldirilmasi, anadilde egitime ozel okullarda (ki bu da kendi icinde cok buyuk bir problem) izin verilmesi hep dogru yolda atilan adimlar. Ancak uc isim ve uc harfle demokratik olunmuyor. Boyle ufak degisikliklerle toplumsal bir ilerleme katedilmiyor. “Istediginizi yaptik iste” diyebilmek icin bir bahanedir bu “degisiklikler”. Baris surecini guclendirmek konusunda bu tip yuzeysel degisimler tamamen yetersiz kalacaktir.
Bunun yaninda nefret soylemi, ayrimcilik gibi suclara daha sert mudahale edilecegi bildirildi. “ Belirli suçlar, kişinin, dili, ırkı, milliyeti, rengi, cinsiyeti, engelliliği, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini veya mezhebi nedeniyle işlenirse, cezası daha da ağırlaşacak” dedi Erdogan. Bunu Hasan Ferit Gedik’in oldurulmesinden sonra 24 saat icerisinde soylemis olmasi ayri bir trajedi. Ancak nefret suclari hakkindaki Erdogan’in attigi bu “olumlu” adimlarin Ethem gibilerine, Ahmet, Abdullah, Ali Ismail, Mehmet gibilerine hic faydasi olmayacagini biliyoruz. Din nedeniyle islenirse sucun cezasi daha agirlasacak ya, musluman herhangi birine hakaret etmek buyuk suc olurken birini gay diye dovmek nefret sucu olmayacak.
Iki ayda iki yillik biber gazi stokunu tuketip, yurt disindan biber gazi kapsulu ithal edememe korkusuyla kendi biber gazini uretmek isteyen devletten demokratiklesesmeye dogru nasil bir adim bekleriz? Peki ya demokrasinin amac degil arac oldugunu bagira bagira duyuran bir basbakanin bu paketi aciklarkenki samimiyetini sorgulamayalim mi? Sorgulamamizi zorlastiran birtakim sorunlar var. Maalesef Erdogan’in “demokratiklesme paketi milletimizin yuzunu guldurur, darbecilerin uykusunu kacirir” demesiyle bu pakete gelen tum elestirileri “darbeci onlar” diye gecistirmesini bekliyoruz. Erdogan’in konusmasina bu tip dislayici ve suclayici soylemlerle baslamasi bastan elestiriye acik olmadigini gosteriyor. Bu tutumu da destekcilerinin demokratiklesme paketine gelen her elestirinin darbecilerden, capulculardan, yasakci zihniyretten geldigini dusunmesine sebep oluyor. Bunun sonucu da seviyeli tartismalarin yerini sozel saldirilarin almasi oluyor.
Bazi arkadaslar bu paketin elestirilmesinden hayli rahatsiz. Ama ayni zamanda Erdogan gibi demokrasinin oncu savunuculari olduklarini iddia ediyorlar. Paketi elestirmek, bu elestirileri sokaga tasimak, gorusumuzu bildirmek bizim DEMOKRATIK hakkimiz. Demokrasinin isleyisinin bir parcasi da halkin secim sandigi disinda siyasete katilimidir. Iktidar tarafindan kendine sunulan her oneriyi, dayatilan her kanunu susarak kabul eden insan zaten demokrasinin ne oldugunu tam olarak kavrayamamistir, demokrasi konusunda da dogru bir yargiya varamaz. Erdogan’in ortaya attigi, “demokrasi budur” diye sundugu bu paketi oldugu gibi kabul etmek, hatta bundan da ote, demokrasinin savunuculugunu yapip elestirenlere saldirmak demokrasiye hakarettir.
Butun bunu dedikten sonra Erdogan’i hakli buldugum bir noktaya deginmek istiyorum. “Turkiye’nin muhelefet sorunu vardir” demis. Cok dogru. Iktidarin karsisina somut onerilerle gelip sesini basariyla duyurabilen hicbir parti yok. Bunun nedenini gormek icin TBMM Twitter hesabina bakmak bile yeterli
www.rehabasogul.com/2013/07/03/direnmuhalefet-direndemokrasi-direntbmm-440-gundur-muhalefetin-tamami-reddedilen-soru-onergeleri/ Web sitesinde 28 Mart 2012 - 18 Haziran 2013 tarihleri arasi TBMM Genel kurulunun yazdigi 3223 tweet incelendiginde Ak Parti’nin 50 onergesinin 50sinin kabul edildigi, CHP, MHP, BDP’nin onerdigi toplam 216 onergenin TAMAMININ ise reddedildigi saptandi.
Boyle bir sistemde muhalefetin hicbir proje uretememesinin asil sorumlusu kim?